4 Eylül 2010 Cumartesi

Geçmiş-Bugün-Gelecek 4




2005-2006 sezonuna taraftarının -en çok da benim- içini parçalayan bir ayrılık ile başlıyordu Fenerbahçe.Daum ve daha sonra öğreneceğimiz üzere yönetim ile problemler yaşayan St.Pierre Feyenoord'un yolunu tutarken,en az onun kadar sevilecek Stephen Appiah 8 milyon Euro bedelle Juventus'tan,Serdar Kulbilge bedelsiz olarak Bursaspor'dan transfer ediliyordu.Yoluna her yıl üstüne koyarak devam eden Fenerbahçe Appiah transferi ile orta sahasını güçlendirmiş ligin açık ara en büyük favorisi ilan edilmişti.

2 yıldır ligde yaşanan dominasyon ile birlikte genel kanı,takımın Şampiyonlar Liginde artık bir üst tura çıkması gerektiği yönündeydi.Milan,Psv ve Schalke'den oluşan grubun ilk maçında San Siro'da alınan 3-1'lik -Kaka sağolsun- mağlubiyete rağmen ortaya koyulan oyun ve ardından Kadıköy'de alınan 3-0'lık Psv galibiyeti ile bunun yolunu açan takım,grubun 3,maçında Schalke ile kendi sahasında oynadığı maçta,galibiyeti Volkan'ın ıskası sonucu ellerinin arasından kaçırıyor,üstüne üstlük bu maçta kırmızı kart gören Alex'ten yoksun olarak AufSchalke Arena'ya 4 puan ile çıkıyordu.İleride sadece Anelka'nın eline bakan takım,Aurelio ve Luciano'nun da kırmızı kart görmesi ile iyice silik bir görüntü veriyor ve sahadan 2-0'lık mağlubiyet ile ayrılıyordu.Milan'ın da aynı hafta Psv'ye kaybetmesi ve Kadıköy'e mutlak galibiyet ile çıkacak olmasının yanına takımdaki cezalılar da eklenmiş,bir dönem Fenerbahçe'den yana olan ibre rakipleri işaret eder olmuştu.Bu negatif parametreler ışığında Milan maçına çıkan Fenerbahçe'de Christoph Daum,sadece takımın değil kendisinin de düşüş içinde olduğunun ilk sinyallerini de bu maça çıkarttığı onbir ve taktik anlayış ile vermiş,Serkan-Önder-Servet-Deniz defansının arkasına sarkıttığı libero Ümit 5'lisi ile 3 yılda kurduğu düzene ihanet ediyor,Shevchenko sağından soluna 15 günde dönen bu defansın üstünden silindir gibi geçiyordu.Rakip bir İtalyan olmasaydı çift hanelere bile ulaşabilecek düzeyde pozisyonun yaşandığı bu maçın ardından, taraftar içinde ilk kez yüksek sesle Christoph Daum antipatisi dile getiriliyordu.Son maça elinde kalan tek Avrupa Kupası ümidi olan Uefa hedefi ile çıkan Fenerbahçe,Phillips Arena'da Psv'ye 2-0 kaybedip bir kez daha Şubat'ı göremiyordu.

Ligde ise 8.haftaya lider Galatasaray'ın 2 puan gerisinde 17 puanla giren Fenerbahçe'de işler,son 2 sezondur olduğu gibi yolunda gidiyordu.8 haftadaki skandal Konyaspor maçının ardından bugün takımın başında bulunan Aykut Kocaman bile -haklı olarak- hakemi ve dolaylı olarak Fenerbahçe'yi ağır bir dille eleştiriyor,kamuoyundaki Fenerbahçe antipatisi düşmanlıkseviyesine ulaşıyor,ligin diğer 3 büyük takımı ertesi gün ortak bir pankartla -El değmemiş temiz bir lig istiyoruz- maçlarına çıkıyordu.

Bu dönemin ardından İzmir'de oynanan ve 3-2'lik Beşiktaş galibiyeti ile sonuçlanan kupa finali öncesi,ülkenin diğer 2 büyüğü yanlarına Türk futbol tarihinin en kirli adamını da alarak,Fenerbahçe lehine yapılan hakem hataları sonucu elde ettikleri güçle alenen,gizleme gereği bile hissetmeden lig-kupa paylaşımı yapıyorlardı.

Ligin 30.haftasına gelindiğinde Fenerbahçe 71 puan ve averajla 2.sıradaki Galatasaray'ın önünde Manisaspor deplasmanına çıkıyor,maç öncesi ve sonrasına yaşanan tribün arbedeleri ile hatırlanan bu maçı 5-3 kaybederek liderliğe veda ediyordu.

Artık herşey 31. haftada Kadıköy'de oynanacak Galatasaray maçına endekslenmiş,bütün Türkiye bir hafta boyunca bu maçı konuşmuştu.Maçtan önceki hafta Fenerbahçe yönetimi,teknik ve idari kadrosu ile -kendinden beklenmeyecek düzeyde-mükemmel bir kriz yönetimi göstermiş,takımı baskıdan uzak tutmuştu.Taraftarın da bütün hafta gösterdiği inanılmaz kararlılık ve inanç ile desteklenen bu hava,futbolcular üzerinde de etkisini göstermiş,son yılların en konsantre,en istekli takımını sahaya çıkarmıştı.Maçın hemen başında Appiah ile öne geçen Fenerbahçe,20.dakikada güzel adam Luciano ile 2'ye çıkardığı farkı 70'te Alex ile 3'e,78'de ise Anelka ile 4'e taşıyordu.Maç sonunda tabelada yazan 4-0'lık net skor bile 3 topu direkten dönen,sayısız gol fırsatını değerlendiremeyen takımın oyununu anlatmaya yetmiyor,1 haftalığına emanete bırakılan liderlik geri alınıyordu.

32.haftada deplasmanda alınan 3-2'lik Trabzonspor galibiyeti ile medya tarafından Şamp.... ilan edilen Fenerbahçe 33.haftada Kadıköy'deki seyircisiz maçta Erciyes'i 4-2 yenerken şehrin diğer yakasında,İzmir'de 1.perdesi oynan oyunun 2.perdesi sahneleniyordu.

Galatasaray hiç bir iddiası olmayan Beşiktaş'a İnönü stadında konuk oluyor,Oscar Cordoba maçın henüz başında ceza sahasının dışındaki toplara bile çıkarak niyetini çok erken belli ediyordu.Devre sonunda auta çıkmak üzere olan İlic'i indirip gereksiz bir penaltıya sebep olan Kolombiyalı kaleci nihayi amacına bu sefer de Necati'nin penaltıyı auta atması sonucu ulaşamıyor umutlarını 2.yarıya saklıyordu.

İzmir'de oynanan kupa finali sonrası Fenerbahçe ile anlaştığından haberimiz olmayan Tümer'in 52.dakika da attığı gol sonrası puan durumu Fenerbahçe'yi şampiyon olarak gösterirken Gerets 61'de Hasan Kabze'yi,Tigana ise öne çıkan Galasaray karşısında bir gol daha bulmak umudu ile 64'te Sergen'i oyuna alıyordu.Sergen daha topu ayağına almadan Hasan Kabze ile durumu 1-1 'e getiren Galatasaray galibiyet için yüklenirken defansında büyük boşluklar bırakıyordu.Bugün bana göre ülkenin en saygın yayın kuruluşu olan Ntv tarafından nasıl maaş verildiğini anlayamadığım,''Sıkıntı Var'' sözcüğünü dilimize,muhteşem! tespit ve yorumlarını futbol bilgimize dahil eden Sergen Yalçın oyuna girdikten sonra birden bire Beşiktaş'a kimlik değiştirtiyordu.Öne doğru oynamaya çalışan Bobo,Gökhan Güleç gibi genç oyuncuları uyaran,Tümer ile tartışan Sergen Yalçın,her pozisyonda toppu Galatasaraylı arkadaşlarına teslim ediyor,zaman geçirme çabası içindeki diğer bir kaç oyuncuyu ise fırçalıyordu.Bu hal ve tavrındaki şeref yoksunluğunu,çok değerli,etik,ahlak,fair play ruhu ile yıkanmış medya tarafından bir kez olsun konuşulmayan 5'e 2 pozisyonda geri dönerek tescilliyordu.1-1'lik skorun Fenerbahçe'ye son maçta beraberliğin yeteceği anlamına gelmesini farkeden Cordoba,maçın uzatma saniyelerinde şampiyonluğa koşan Beşiktaş'ın! bir gol daha bulması için topu oyuna çok hızlı sokuyor ve ne hikmetse ayağını çok iyi kullanan bir kaleci olmasına rağmen orta saha çizgisinin hemen önündeki Sabri'ye güzel bir pas gönderiyordu.Sabri'nin pasında ağları bir kez daha havalandıran Hasan Kabze Galatasaray'ı hayata döndürken,Fenerbahçe'yi ise son hafta hafta deplasmanda oynayacağı düşme potasındaki Denizlispor maçında mutlak galibiyet stresi ile başbaşa bırakıyordu.

Hafta içi Denizlispor başkanı Ali İpek'in ''Düşersek her şeyi açıklayacağım'' demeci ile birbirine giren,maç günü kimlik kontrolü yapılmadan şehre kimsenin alınmayacağı haberi ile iyice gerilen bir ortamda çıkılan maç öncesi taraftar,sezon başından beri 80 puanı 89 gol atarak elde eden takımın şampiyonluğundan emindi.Ancak 4-0'lık Galatasaray maçı öncesi çok iyi sağlanan kriz yönetimi,bu maç öncesinde aynı doğrultuda ilerlememiş olacak ki takım sahaya çıktığında o ruh,inanç ve konsantrasyon hiç bir futbolcuda gözlemlenemiyordu.

16 dakika duran bir maçın tamamlanması,Kolombiya,Peru,Meksika gibi Latin Amerika liglerinde görülebilecek bir durumken,bunun Türkiye'de de yaşanabileceğini bizlere gösteriliyor,Fenerbahçe'li futbolcular işin ciddiyetinin ancak uzatma dakikalarında farkına varabiliyor,Daum ise Anelka'yı yedek oturtup sakat Nobre ile başlıyordu.Şartlar ne olursa olsun kazanma zorunluluğu olan Fenerbahçe normal süre zarfında tek bir pozisyona dahi giremiyor,takımdaki konsantrasyon,hırs,inanç eksikliği,dakikalar geçtikçe panikle birlikte gelen kaosla birleşiyor ve sonuç olarak lig tarihinde ilk kez bir takım son maçta şampiyonluğu aynı saatlerde Kayserispor'u 3-0 ile geçen Galatasaray'a kaptırıyordu.

17'ye karşı 1 ile verdiği savaşı son muharebede travmatik şekilde kaybedip,taraftarlarını bitkisel hayata sokan Fenerbahçe'de,maç sonu sahanın ortasına yığılıp kalan oyuncular fotoğrafçılara bir daha bulamayacakları! nimetler sunuyordu.Sahanın ortasında hüngür hüngür ağlayan Appiah'ı teselli etmeye çalışan kulüp çalışanlarından birinin kurduğu ''Kalk Api kalk,Allah'ın dediği olur'' cümlesi akıllara kazınırken,medya da günlerce ilahi adalet yakıştırmaları yapılacak,ligde kalan Denizlispor'un başkanı Ali İpek,''o'' açıklamaları yapmayacak,Fenerbahçe 3 yıldır uzağında kaldığı kaos ortamına sürüklenecekti.

Kazanmak için elini uzatmasının yeterli olduğu bir ortamda,yönetim,teknik kadro,futbolcu hataları ve kutsal ittifak dörtgeninde yitirdiği şampiyonluk,Fenerbahçe adına sadece kupa ve prestij kaybına değil,3 yıl boyunca atılan doğru adımların,her sene üstüne konarak kurulan sistem ve taktik anlayışın,doğru yapılanma sayesinde rakipler ile her anlamda açılan farkın da son bulmasına sebep olacaktı.Bu bağlamda incelendiğinde bu sonuç,aynı zamanda açılmak üzere olan bir devrin,sağlanan lokal dominasyonun son bulması,ne takım,ne yönetim, ne de taraftar adına hiç bir şeyin eskisi gibi olmaması demekti...

Devam edecek

2 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı dizisi yayınlıyorsun..İlgiyle takip ediyorum...O günleri hatırladıkça kahrolmuyorum desem yalan olur..Hele Manisa'da tribünde yaşadıklarımız bir çoğumuzun psikolojisinde derin yaralar bıraktı desem abartmış olmam.

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle söylediğin güzel ve daha fazlasını yazmak için cesaret veren şeyler için teşekkür ederim.O dönemleri yeniden hatırlamak çoğumuz için kahredici olsa da özellikle 2005-2006 sezonunun hiç bir Fenerbahçeli tarafından unutulmaması gerektiğini düşünüyorum.Ne 4-0'lık Galatasaray maçı öncesi yarattığımız atmosfer,bütünleşme,motivasyon,ne de 14 mayıs...

    YanıtlaSil